17 Aralık 2009 Perşembe

tepe

bizimkiler köyde öğretmenlik yaptığından ilkokula orada başladım. gönen'in gündoğan köyü.
anayoldan toprak yola sapınca, alışkın değilseniz, burnunuzun direği kırılırdı. çünkü bütün köylü, hayvanlarının ettiklerini yolun kenarına yığardı. 'bokluk' denirdi buraya. çocuk boyumla bana dağ gibi gelen o tepeye kimi zaman traktörler yanaşır, tezekler kürek kürek römorkörlere atılır, taşınır; sonra samanla karıştırılıp evlerin dış duvarlarına sıva, kurutulup sobalara yakıt, toprağa gübre olurdu.

şimdi nereden geldi bu aklıma...  dışarıdan geldim, yazayım diye oturdum masanın başına. ne yaz? bugünlerde olanı biteni... olan biten de şu: günler birbiri içine geçmiş, yapılacaklar çok çok, hepsini de zevkle yapmaya hazırım, fakat zaman yok. hem yapmaya vakit kalmıyor, hem sanki akıp gideni sıkıştırmaya çabaladığımız saat, takvim silinmiş. gün yok, gece yok. sınırlar belirsiz. sanki, mesela yedi günü, yedi parça çamur gibi yoğurmuşsunuz, homojen bir tek parça var artık elinizde.
öyle bir masal ya da efsane var mıydı? hatırlar gibiyim... kürekle alıyorsun, atıyorsun öteye, ama aldığın taraf hiç eksilmiyor.
hıh işte şu bokluk hikayesi... o tepe büyüdükçe büyüyor bugünlerde. oysa bir sürü evlere sıva, sobalara yakıt, toprağa gübre...

0 yorum:

Yorum Gönder