13 Mart 2010 Cumartesi

böyleyken böyle

ikiyi geçiyordu, çıktım, emine'yle buluştuk, tam geçen seneki yerde. birer çay söyledik, canım acayip sigara istiyordu, kendimi tutuyordum. az içmek daha keyifli daha gerekliydi. sanki bütün sigaralar önümde diz çökmüş, onları tüketeyim diye yalvarıyorlar, da ben onlara yüz vermiyorum. bunun zevkini sigara içmenin zevkine değişmiyorum. böyle 'cool' duruyorum.

oturalı bir saat geçti. emine sağolsun birini yakıp birini söndürüyor. ben öyle dimdik, asırlık çınar gibi... fakat içi çürümüş, dışarıdan görünmüyor, yıkıldı yıkılacak o duruş. günde beş ila sekiz, duruma göre değişiyor. ki bir haftadır ödün vermişliğim yok. iki sigara arası en az iki saat. bir haftadır bende bir güzellik... ışıldayan cildime bak şiir yaz. ağız tadı muhteşem, yedi saat uykudan sonrasını aramıyorum. içim dışım tertemiz.

fakat gel gör ki emine keyifle birini söndürüp diğerini yakıyor. epey dayandım. cüzdanıma sıkıştırdığım tek sigarayı içtim üç çay ve iki saat boyunca. sonra kalkıp gezindik. dükkanlara baktık. ağzımın da tadı bir güzel...

sevgiliyle sözleşmiştik öncesinden, meydandaki en güzel yere oturmuş, yanına gittik. güneş batıyor. karşıda deniz. biraya çağırıyor. ki yan masalarla çoktan rakıda sözleşmişler. biz alçakgönüllü davrandık. bir bira bitimine yakın 'çok iradeli ve şaane insanım' diyerek yaktım sigarayı. her türlü alkollü ve sevgili içecekten de soğumuş olmam gerekiyordu bu dönemde. nedense yumuşak kalpliliğim tuttu, hepsini buyur ettim, "aman," dedim, "çocuklar, sizin kusurlarınızı affedelim bugün." muhabbet de ne güzel, birkaç zararlının lafı mı olur?
işte böyle... bende değil ama idari irademde birkaç yara açtım bugün.

0 yorum:

Yorum Gönder