8 Aralık 2009 Salı

fotoğraf

oda.jpg

gece gündüz açlık uykusuzluk yoksunluk perişanlık demeden hayatını adayacağın uğraş nedir, derseniz fotoğraf çekmek derim. ne yazı, ne resim ne uğraştığım başka başka küçük şeyler...

bunu, fotoğraf çekerken aklımı, zamanı, mekanı kaybetmemden, hayatı, işleyişi unutmamdan anladım. o anlarda deklanşöre basan ben değilim, fiziksel sınırlarım yok, yalnızca görüntü, ana hapsolmuş görüntü, donmuş anlar toplamı... haller, ifadeler, çerçevelenmiş sevinç, çerçevelenmiş dalgınlık, ...

ilk fotoğraf makinem kompakt bir nikondu. durmadan fotoğraf çekiyordum. musluktan akan suyu dondurdum mucize kabilinden, sıçrayan damlalar yerinden oynatılamayacak demir parçalarına dönüştü. insanların yüzleri, kendi yüzüm...
hiç istemeden o gitti, gecikmeden yerine yenisi geldi. bu kez canon. özel ışıklar, üçayak, verilen pozlar, kurgu... ardından "bu makine bana yetmiyor," dslr...

sonra bit pazarından lubitel aldık. dijital, istediğim görüntüleri vermiyordu çünkü. aynı dönemlerde fotoşopun az buçuk hakkını vermeye başlamıştım. taş girip heykel çıkıyordu fotoğraflar. bu sahtecilikten de hoşlanmadım bir süre sonra. kutlama, hatıra durumlarının dışında dijitali kullanmadım. kağıdı karelere bölüp resim yapmak gibi geliyordu. yalnızca görüntü hapsetmeyi istemiyorum ki...

şimdi herhalde üç aydır fotoğraf çekemiyorum. elim gitmiyor. dokunursam bozacakmışım gibi...  hiçbir görüntü, hiçbir ışık yeterli değilmiş gibi...

nedenini biliyorum, aklımdakileri göremediğimden... bunu yapacak imkana ve bilgiye sahip olmadığımdan. ama 'bir gün mutlaka'.

merak ederseniz giriş ve gelişme döneminin kaydı burada. vuslata erecek miyim bilmiyorum.
yukarıdaki fotoğraf da en sevdiğim, kaygısız ve kişisel olduğundan.

0 yorum:

Yorum Gönder