1 Aralık 2009 Salı

bahçeye girerken

bahçe kapısına geldim, elisa'yı bekliyorum. diğer tarafta beni koklayan sibirya kurdu... onunla konuşuyorum, kuyruğunu terazi kadranı gibi bir sağa bir sola sallıyor. içeri gireyim, diyorum, kapıyı ardımdan kapatmamla kollarını boynuma dolaması bir oluyor. yüz yüzeyiz. açık mavi gözleri gözlerime bir değiyor, bir kaçıyor.

köpeklerden korkardım eskiden. gece eve dönerken görsem yolumu değiştirirdim. lise zamanında bisikletle lay lay dolaşırken çevremi sarıp nefesimi kesmişlerdi. ondan kaldı belki. ya da eskiden rüyalarıma girdiklerinden.

girdim içeri. bembeyaz ve masmavi... oynamak mı istiyor, sevesim var, aynı samimiyeti göstereyim mi? bir adım attım, o da benimle beraber. aynı şekilde yüzü yüzümde patileri omzumda.

bir kurt köpeği büyütmüştüm. onların dilini anlamaya başladım. korkmamaya da... yine de biliyorum ki hepsinin kişiliği farklı. başka başka insanlara gösterdiği tepkiler de. onu ilk kez kokladıklarını korurken de gördüm, bıraksam birilerini hırpalayacak kadar vahşileştiğini de.

patilerini omzumdan ayırıp yere bıraktım, içerideki kapıya doğru yürüdüm. hoplaya zıplaya peşimden geliyordu. insan insan ilişkisi gibi, korkmasam doya doya seveceğim.

evden ayrılırken yanına gittim. çömeldim, yüzünü öptüm, bir şeyler söyledim. kusura bakmamasını,  sarılamadığım için. anladığını ümit ve hayal ettim.

0 yorum:

Yorum Gönder