12 Mayıs 2008 Pazartesi

‘ay ışığı manastırı’ hayali

işte, ayvalık'ın delilerinden biri geliyor. selam, üç beş muhabbet, izin isteyip kalkıyor.

burası için delisi, kedisi, ölüsü ünlü derler; bilen bilir, doğrudur.

her gün en az bir kişinin gömülmesini yaşlı nüfusun fazlalığıyla ilişkilendirebiliriz. emekli cenneti burası.

kediler, her kıyı kasabasındaki kadar çok. o da balıkseverlikle ilgili.

geriye kaldı deliler... açıklaması bize düşmez, deyip sıyrılayım.

...

süper baba, perihan abla dizilerindeki mahalleleri andıran küçük, şirin 'sarımsaklı ayvalık' dolmuşundan, az önce, merkeze henüz varmamışken, indim. denize bakarak, hamile kedilerin anneler gününü şimdiden kutlayarak, limandaki kayık isimlerini ezberlemeye çalışarak yürüdüm, dün oturduğumuz yere geldim.

tam merkezde, meydanın karşısında, denizin kıyısında...

buranın müdavimiymişim gibi karşılandım, deniz kenarında masa ayarlandı, oturdum. oysa buraya ikinci gelişim. dün bir, bugün iki.

ayvalık'ı bu yüzden de seviyorum: anlattığım, buraya ya da bana özel bir davranış biçimi değil. insanların özeni, saygılı yakınlığı her yerde hissediliyor. ya da burası, yani ayvalık, her seferinde bana çok iyi geldiği için ben öyle hissediyorum.

bugün, patriça koyundaki ' ay ışığı manastırı' na gidecektik. kayıkla.

ay ışığı manastırı; gidip görsen, yalnızca iki taş üstüste konmuş bir yer olsa, bu yüzden değil de adının çağrıştırdığı güzelliği bulamamışlıktan ötürü hayal kırıklığına uğrayacağın bir yere benziyor. çamura bulanmış ya da artık orada olmayan masal diyarını bulamayışın gibi...

yıllardır bir ayağım burada, gidip görememiştim orayı. patriça'ya da karadan ulaşmak pek mümkün değilmiş.

dün konuşmuştuk, gidelim diye ; ben sevinçlerden sevinç beğenmeye çalışıyor, hangisini seçeyim bilemiyordum, çok mutluydum, heyecanlıydım.

oraya gitmek, ayrı güzel; denizde kayıkla yol alacak olmak çok ayrı güzel. nicedir de gözümde tütüyordu.

sabah uyandığımda epey rüzgar çıkmıştı. bekledim... yok... gitgide şiddetleniyor rüzgar. hatta poyraza çevirdi hava. dedim, gidemeyeceğiz. konuştuk, gidilemeyeceği konusunda anlaştık. "ama yine olsun, biz dünkü yerde buluşalım, sonra bir gün gideriz, nasılsa daha buralardasın"

şimdi onu bekliyorum, birazdan gelir, belki hava düzelir...

0 yorum:

Yorum Gönder