24 Nisan 2008 Perşembe

fas 5 (marakeş)

fas3-080.jpg

marakeş'te iki gece, yaklaşık üç gündüz geçireceğiz.

ertesi gün, saraylara gezmeye gidelim, dedik. ilki bahia sarayı... sora sora bulduk. epey kalabalık.

fas3-162.jpg

önce büyük bir bahçeye giriyorsunuz. sarayın giriş kısmı... sonra büyük bir oda, yeniden bahçe, yine oda, yine bahçe... odaların tavanına ve duvarlarına doğuya özgü desenler çizilmiş. biraz inceledik, biraz fotoğraf çektik çıktık.

fas3-198.jpg

tenekeciler çarşısında, yalnızca bira ve şarap verilen bir teras barda dinlenip gün batımını izledikten sonra yeniden düştük yola. hedef, el badi sarayı.

yüksek duvarlar boyunca sıralanmış leyleklerin fotoğraflarını çekerek ilerlerken uzakta bir tabela ilişti gözümüze. meğer, bihaber, yanısıra ilerlediğimiz duvar el badi sarayı değil miymiş?

kapıya yaklaştık. kapının önünde nöbetçiler var. bizim elimizde fotoğraf makinesi... sonradan izlenmeye değer ne varsa çekiyoruz. buna nöbetçiler de dahil.



baktık, nöbetçiler el işaretleriyle bir şey anlatmaya çalışıyorlar. hem ne dediklerini anlamak hem de ziyaret saatlerini öğrenmek için yanlarına gittik. meğer, fotoğraf çekmeyin, diyorlarmış. sorumuzun yanıtını da aldık: "no no, no visit, this is king's house."

fas3-268.jpg

elin turisti ne bilsin, kral orada yaşıyor. kralın misafirperver olmadığına karar vererek uzaklaştık oradan.

yeniden meydana...

karnımız aç. meydanda salyangozcular da var. salyangozun çok lezzetli olduğunu duymuşuz. tezgahın başındakiler de bu duyumu doğrulayacak şekilde iştahla yiyorlar tabağındakileri.

ben daha buradayken karar vermiştim, en azından bir tadına bakacağım, diye.

şartlar tamam, biz salyangozcuya yollandık. salyangoz pişiricisi, suyuyla birlikte koydu salyangoz tasını önümüze. salyangozlar en doğal haliyle bize bakıyor, biz de onlara bakıyoruz. kabukları, antenleri, antenlerinin üzerindeki gözleri öylece duruyor çünkü. birbirimize baktık, baktık, uzun bir bakışmadan sonra hiçbirine dokunmadan tası geri verdik. yenecek bir şey değil gibi...

marakeş' te son günümüz. akşamüstü otobüse binip kazablanka' ya döneceğiz.

fas3-340.jpg

kahvaltıdan sonra meydana gittik. sokakları meydana açılan 'souk'larda dolaşıp alışveriş yaptık. kemeraltı'na benziyor burası. dericiler, boncukçular, kumaşçılar,... beğendiklerimizin kiminde aklımız kaldı.

dar ve dolambaçlı çarşıda epey dolaştıktan sonra yeniden meydana çıktık. son gün...

fas3-087.jpg

hadi, elime geçici dövme yaptırmaya karar verdik. sonra, yılan oynatıcılarının çemberine yanaştık. amacımız fotoğraf çekmek ve yılanları izlemek. yanımıza biri geldi, benim kolumu tuttu, elinde yılan, yılana dokunmam konusunda fena halde ısrarcı. tamam, dedim ben de, yılan çöreklenmesini yakından izledim.

tisss.jpg

yola çıkmadan önce menara bahçesini gezdik bir de. her yer zeytin ağacı... başka bir şey yok.

saat geldi; yeniden kazablanka...

not 1 : donna' ya çok teşekkürler, bu uzadıkça uzayan yazının devamına teşvik ettiği için.

not 2 : fotoğraf boyutları (özellikle elimdeki dövme fotoğrafının boyutu) uyumsuz olmuş, ama orjinal hallerini bozmayayım, dedim; gözünüzden şimdiden özür dilerim.

2 yorum:

oky dedi ki...

dövmeyi bilmiyorum da pantolonu çok sevdim ben. yok yok kalsın :)

donna quijote dedi ki...

salyangozlarla bakisirkenki halinizi düsünüp düsünüp gülüyorum hala.

boyutlari bosver, fotograflar cok güzel.

Yorum Gönder