25 Mart 2008 Salı

yelken

sık sık ve severek yazıp da yazdıklarını beğenen kimseye pek rastlamadım.

ben de beğenmem yazdıklarımı. eksik, çarpık ya da anlamsız gelirler dönüp okuduğumda.

bugün, oğuz atay' ın da kendi yazıları için aynı şeyleri düşündüğünü öğrenince... nasıl söyleyeyim... omuzlarından tutup sarsmak geldi içimden. şefkatli bir biçimde kızdım, değerini küçümsediği için.

andre gide de günlüğünde kötü yazdığından yakınıyordu. kafka, dostu max brod'dan tüm yazdıklarının yakılmasını istemişti.

bilmiyorum, onarılamayacak bir güven eksikliğinden mi bu? yaşamın kendisinin getirdiği değerler kaybından mı yoksa? ve yahut varoluş zemininin kayganlığının farkındalığı mı sebep, ya da yazarın hayattayken önemsenmemesi mi?

her ne ise neden, sonuç acıtıcı.

2 yorum:

oky dedi ki...

denge sonuçta; gzel yazıyorsa beğeni eşiği de bir o kadar yüksek. oğuz u diyorum. komşun falan sanırım, tanımama etmem. ama onu anlıyorum. doğru orantılı, güzel yazmakla beğeni eşiği ve her boyutta birbirini götürebildiğinden o beğenmemişlik baki kalıyor mutlaka.

janus dedi ki...

güzel olan da kalması zaten sanırım. tabi kendinin beğenmemesi başka, toplumun takmaması başka.

şu bizim oğuz, bilmem kaç yılın en iyi yazarı seçilmiş. öldükten sonra oluyor bu tabi.

işte kendi, değerini başkalarının gözünden de ve somut düzlemde de bilebilseydi keşke.

Yorum Gönder