8 Şubat 2008 Cuma

‘düşüş’

camus'un düşüş'ünü okuyorum. emin değilim ama büyük olasılık, yeniden.

ayvalık'ta kaldığım o bir yıl boyunca, tanıdık torpiliyle kucak dolusu kitap alma ayrıcalığım vardı ilçe kütüphanesinden.

merak ettiğim konularla ilgili kitapları alır, odamın her köşesine dağıtır, önce zevk alarak yarattıkları manzarayı seyreder, sonra da tek tek okumaya başlardım onları.

sartre' nin adını nereden duyduğumu hatırlamıyorum. ama varoluşçuluk felsefesi ilgimi çekmiş bir şekilde.

ilk, bulantı'yı okudum. bunaltı diyen de var. kelimeler ayrı anlamlara gitse de anlatılmak istenene ters düşmüyor ikisi de.

beauvoir (pek zor söylenişi) ve camus geldi sonra.

beauvoir'in düşüncelerine saygıyla yaklaştım. onayladıklarım oldu. yaşam tarzından etkilendim. ama söyledikleri uzak mesafeden duyduğum yankı gibiydi. çoğu zaman doğrulayarak, özdeşleşmeden dinledim.

ardından camus'un 'yabancı'sıyla tanıştım. ezberlemediğim için net anımsamıyorum ama "bugün annem ölmüş," gibi bir cümleyle başlıyordu roman. ya da ilk sayfalarında benzer bir cümle geçiyordu. bu cümleyle başlayıp kitabın tamamına yayılan duygu eksikliği, fena halde etkilemişti beni.

sartre'nin bir yandan en güzel şekilde ortaya koyup bir yandan da karşı durduğu (yanlış anlaşılmalar dolayısıyla sanırım) o anlamsızlığı, tanıma dair tek kelime etmeden açıklıyordu camus. açıklıyordu demeyeyim gösteriyordu.

düşüş'ün ünlü kahramanı jean baptiste bize anlatıyor. dolaylı olarak. hayali biriyle konuşuyor ama üstümüze alınmamamız için hiçbir sebep yok.

en başta bu yüzden irkiltiyor okuyanı. bilindik bir yazar hitabı değil, camus'un kullandığı. dolaylı gibi görünse de söylenenler, oturuşunu bir düzeltiyor jean baptiste'nin dinleyeni.

ve olabildiğince cüretkar. konuşmayı seviyor. üstelik çekincesiz. ne zaman yabancı birini görse kanı kaynıyor. bizi görmediğini sanmak yanılgımız. rahatsız etmekten, sarsmaktan, dile getirilmeyenleri söylemekten çekinmiyor. kibar da. biraz fethettikten, dikkatli adımlardan sonra giriyor alanımıza.

zor bir anlatım tarzı seçmiş camus. nabzı kolaylıkla düşebilecek bir konuşmada heyecanı yüksek tutmuş. "bana mı," sorusunu sordurmuş, kitaptan kafamızı kaldırıp sağa sola bakınmamıza neden olmuş.

henüz onaltıncı sayfadayım. bitirdiğimde daha ayrıntılı yazarım. şimdilik çağrışımları ve düşündürdükleri bunlar, düşüş'ün.

0 yorum:

Yorum Gönder