20 Şubat 2008 Çarşamba

bir başkadır benim memleketim

kazakistan'la ilgili bir yazı yazmayı düşünüyordum. görebildiğim kadarıyla, iki ülke arasındaki farklılıklar, buranın kendine has özellikleri, yaşam biçimlerinin karşılaştırılması, ülke dışında yaşamanın getirdikleri götürdükleri...

tam bu sırada bir kitap okumaya başladım: alain de button, felsefenin tesellisi. 'kültürel yetersizlik üzerine' bölümünde montaigne'nin fransa, almanya ve alpler gezisi sırasında gördüğü kültürel farklardan söz ediyordu button.

çoğumuz, değil ülke sınırları dışına çıkmak, alıştığından farklı yaşantılarla karşılaştığı, tanıdıklık hissinin sıfıra yaklaştığı çevrelerde dahi tedirginlik duyuyor; yana yakıla kendinden olanı arıyor. güvenlik alanımızı terketmiş, ateş çemberine adım atmışız gibi duyuyoruz böyle zamanlarda.

bu his, sınırların dışına çıkıldığında tepe noktasına ulaşıyor. genellikle, bildiğimiz yemekleri ısmarlıyoruz örneğin. bildiğimiz yerlere benzer yerlerde konaklamak istiyoruz. etrafta dilimizi konuşan birilerini arıyoruz. o alanı yeniden oluşturup, sıkı sıkı tutunuyoruz ona, bilinmeyenin ürkütücülüğünden korunmak için.

farklı gördüğümüzü, düşünmeden dışlıyoruz. gerekçe gayet basit : "bizden değil." bizden olmayan, düşmandır.

bu nedenden yeni dünyanın yerlileri, ispanyol ve portekizli koloniciler tarafından vahşice öldürüldü. sebep yine basitti; yerliler evlerde yaşamıyordu, giysileri yoktu, görünüşleri garipti ve tuhaf bir yaşam biçimleri vardı. benzer kaderi afrika ve avustralya yerlileri de paylaştılar.

yine aynı nedenden milyonlarca siyah öldürüldü ve onlara karşı farklı oldukları için duyulan öfke bugün de aynı biçimde sürüyor. 'özgürlükler ülkesi' amerika'nın alabama eyaletinde, ırklar arası evlilik yasağının kalkması, bir zamanlar uzay çağının başlayacağı öngörülen 2000 yılını buldu.

farklı topraklarda, farklı iklim ve şartlarda, binlerce yıldır varlığını sürdüren toplumların geçmişten getirdikleri, deneyimleriyle oluşmuş alışkanlıklarını yargılamak, toplumsal bencillik olmuyor mu? hangi ülke yasası ve kültürü, diğerlerini yargılamakta temel olarak görülebilir?

mülk edinmeyi yaşam amaçlarının en başına yerleştirmiş bizler, toprak sahibi olmayı ayıp kabul eden masaileri küçümseyebilir miyiz?

kızların bakire olmadığı için öldürüldüğü bir ülkede yaşıyorken bakire olarak evlenmenin yasak olduğu toplumları mı kınayacağız?

hayati olmayan farklar da var elbet. ölü gömme törenlerinden evlenme geleneklerine, yemek alışkanlıklarından jest biçimlerine...

'başka'ya; gözlerimiz, kulaklarımız sımsıkı kapalı, yanımıza önyargılarımızı alıp gittiğimizde, değişmeden döneceğimiz açık. bildiklerimizi öğrendiğimiz yerde bırakmak gerekiyor kimi zaman. tarafsız olmak mümkün değilse de çoğunlukla, gördüklerimizi başka yaşantılar, olarak izlemek, değerlerimize farklı yönden bakıp 'bir gözden geçirmek' olumlu değişime bir parça katkıda bulunabilir belki.

1 yorum:

donna quijote dedi ki...

az önce okunmayi bekleyen kitaplara bakiyordum ben de, elim "felsefenin tesellisi"ne gitti. aldim, basucuma koydum. geceye hazir olsun diye. simdi senin yazdiklarini okuyunca daha da sabirsizlandim. güzel tesadüf olmus.

Yorum Gönder