7 Aralık 2009 Pazartesi

barut fıçısı

dün öğleden hemen sonra karşıyaka çarşısında yürüyorum; harap bitap... dolmuşa binip eve gideceğim. tiyatro sokağından geçerken tiyatronun önünde bir hareketlilik... baktım, yarım saat sonra 'barut fıçısı' diye bir oyun başlıyor. gişeye sordum, bilet varmış.
ne yapayım, diye düşünmek için bir sigara yaktım, boş bir tabureye oturdum. derken, klink! bir ampul... barut fıçısı... bure baruta...? hemen kalktım afişe baktım; oyun yazarı : dejan dukovski. umuda yolculuk başladı... oradaki bir gruba sordum : bingo! hemen gidip bilet aldım, heyecanla bekliyorum.

zaman geldi, girdim içeri ve perde. şu sahne o sahne, burası orası... ama bir eksiklik... filmi izlerken nefes almayı bile unuttuğum yerlerde sıkıntıdan bayılacağım.
tiyatro sahnesinde abartılı jestler ve yapaylık işin gereği, hoşuma da gider çoğu zaman ama böyle de olmaz ki.

film yugoslavya iç savaşından sonra oradaki insanların -özel olarak sırbistan'ın- cinnete yakın ruh halini anlatıyor. her saniyesi şiddet, tutku ve çaresizlik yüklü. sen tut bunu parodiye çevir.

oyunun bu yorumu mu kötüydü, yine yüksek beklenti hayal kırıklığı mı? sanmam ki ikincisi olsun.

tabi eski yugoslavya'da geçen bir oyunun müziklerinden söz etmesem ayıp olur. bir trakya kızanı olarak bazı bazı sahneye fırlayıp göbek atasım gelmedi değil. perde arasında bir de konser verdiler ki ederlezi'yle başlayıp makedon türküleriyle devam eden, bütün yorgunluğu aldı götürdü.

0 yorum:

Yorum Gönder