22 Kasım 2009 Pazar

su çürüdü*

şiir sınırlarına girdi mi öyle kolay çıkamıyor insan.
bir zaman ayvalık'ın yerel radyosunda çalışmıştım. geceleri annemlerin rakısından çalıp, içine musluk suyu katıp,  mum ışığında şiir yazan bir çocuktum. bir çok türk genci gibi...
nasıl oldu, önüm açıldı, "gel, radyoda şiir programı yap," dediler. kütüphanede ne kadar şiir kitabı varsa toplayıp odama yığdım, hepsindeki şiirleri tek tek okudum. bir defterim vardı, beyaz kaplı, eski bir ajanda. beğendiklerimi ona yazdım.

edip cansever'i o zaman tanıdım. masaya ne zaman yüklensem, içimden şöyle bir geçer : "masa da masaymış ha!"
özdemir asaf, deyince 'mum aleviyle oynayan kedinin öyküsü' : "mum ellerimi tırmalıyor, belleğimi yakıyor kedinin elleri" gelir aklıma.
can yücel öncesinin, metin altıok yine o dönemin.
attila ilhan'ı kim ne derse dersin, yükseğe yerleştirmem yine o dönemden.
ama su altından aheste giden bir şairi keşfetmem var ki, o radyoya bu sebepten ne kadar teşekkür etsem az.

işte ondan :

"...yalnızlık hiç de tanrısal değil, görkemli değil. o yalnızca geçmişle gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta. geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir leke yalnızlık denilen..."  "...kıllı, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım. soyumun neye benzediğini unuttum. 'insana benziyorlardı' diye duymuştum bir vakitler. Demek ki şimdi maymun halkasında insanlık..."

"çocuksun sen..."  "... ve bu dünya sana göre değil..."

link vermeyi denedim olmadı. malum... dolaylı yutuba 'su çürüdü' ve 'çocuksun sen' yazarsanız misler gibi dinlersiniz.

*ahmet telli

2 yorum:

skoer dedi ki...

"ve bütün gemileri yakıp
yollara düşerdi o hep aynı ıslıkla"

janus dedi ki...

"mutlu muydu, hiç düşünmedi böyle şeyleri
umutlardansa nefret etti daima"
hile yaparken farkettim, en güzel şiirini es geçmişim.
bir bölümünü grup yorum da söylüyordu hatta sanırım.

Yorum Gönder