
yazmak hoşuma gidiyor.
yıllar önce şuna inandırdım kendimi: "her zaman yazacak bir şeyler vardır."
iyi yazarım, kötü yazarım; bazen aklıma hiçbir şey gelmez, ben de odadaki eşyayı, sigarayı nasıl içtiğimi, midemin ağrıyıp ağrımadığını, o anda nasıl hissettiğimi, nerede olmak istediğimi anlatırım.
yazmak, her şeyi paylaşmak istediğin, senin onu çok ilgilendirdiğini bildiğin bir dostla konuşmak gibi.
hem çok yakın bir insan, hem yargılanmayacağını, olduğun gibi kabul edileceğini bildiğin, her çıkışında biraz daha büyümüş olacağın bir mekan.
artı, sezgilerinin, düşüncelerinin, yaşantı etkilerinin somutlaştığı, vücut bulduğu bir alan.
yaşamın kendisi, şu hır gür, yeteri kadar gerçek olsaydı, kimse yazmaya ihtiyaç duymazdı sanırım.
0 yorum:
Yorum Gönder