30 Mart 2008 Pazar

yavaşlık*

kafamda öyle bir görüntü, ses, bilgi kirliliği var ki, ne yapsam arınamıyorum, arıtamıyorum.

televizyon izlemediğimde ya da bilgisayardan uzak kaldığımda, bir noktaya baykuş gözlerle bakakalıyorum.

kafamın içinde 'tık' yok.

nereye gitti onca öğrendiğim? hiçbiri mi bir tanecik bile düşüncenin ucunu tutuşturmadı?

eskiden, kullanılmış vita tenekelerine çiçek ekilirdi. bende o da yok. 'tın tın' dış yüzeyim sadece.

öğrendiklerimin nereye gittiğini sormuştum ya, buldum. hepsi birbirinden bir şeyler almış, bu şeyleri yanlış yerlerine yapıştırmışlar; böylece bacağı kafasında, burnu sırtında bir ucube çıkmış ortaya.

onu da tanımlayıp kendisiyle fikir alışverişinde bulunmam mümkün değil.

kafamı gereksizce doldurup faaliyeti engelleyen tanımsız ucubeden kurtulmak için ne yapılacak?

-bilgisayar karşısında amaçsızca zaman harcanmayacak en başta. çünkü, ucubenin yumrularla dolu patates gövdesini o oluşturuyor.

-izlenmeyen televizyonun sesi kesilecek. beyin kimbilir ne şaşkın bir panik yaşıyordur, kulağı oraya yönlendirip yönlendirmeme arasında bocalarken. beyne boş amelelik ettirilmeyecek.

.....

elektrik sarfiyatına son verip gün ışığıyla yetininiz. sonra yavaş, çok yavaş, en yavaş müziği seçip dinleyiniz. koltukta hafif yanlayabilirsiniz artık.

üşenmezseniz şarap açın bir de. çok kaçırmayın ama, o da yorar.

bir de sigara yaktınız mıydı değmeyin keyfinize.

artık o uzaklara bakıp geniiş geniş düşünen kişi olmamanız için hiçbir neden yok.

bir de kitap okursanız daldığınız uzaklardan döndüğünüzde, iyice zayıflamış ucubenin kıçına altın tekmeyi basıp, güzel bir silueti ağırlayabilirsiniz boşalan yerinde.

bir yerde duydum geçen gün, duyduğum yerleri pek hatırlamam, uğraşmayayım şimdi de; "yavaş hareket edersen zaman yavaş geçer," diyordu yaşlı bir adam.

öyle hızlı yaşıyoruz, öyle çok koşturuyoruz ki, otoban sol şeritteki araba gibi, ayrıntıları görmeye zamanımız kalmıyor. en önemlisi, oturup düşünmeye, dinleyip anlamaya takatimiz yetmiyor.

siz şimdi iyisi mi bir sigara yakın, şöyle koltuğa uzanın...

*milan kundera

0 yorum:

Yorum Gönder